Metroloji
Tuvalin
sol üst köşesinden sayfanın ortalarına doğru, yumuşak kıvrımlı ve incelikli siyah bir çizgi uzuyor. Kes. Şimdi,
sağ üst köşeye doğru, bu sefer aşağıdan yukarı, daha temkinli, ancak
kıvrımları daha sert, uzuyor, köşeye ulaşmadan. Kes. Fırçayı değiştiriyor.
Daha kalın uçlu bir fırça alıyor eline. Siyaha çok yakın bir bordo. Sayfanın
ortasına doğru kararlı ve sert bir geri dönüş, sıkılgan, ortanın biraz daha
aşağısında. Kes. Bekliyor. Vazgeçti. Kısa ama yumuşak dönüşlerle sayfanın
ortasını işliyor. Soldan sağa doğru bir figüre dönüştürmeye çalışıyor her
şeyi, çizgilerle birleştiriyor, kıvrak ama akıllıca bir uzanış, diyelim ki
bir sosyalleşme belirtisi. Şimdi ekliyor, sağdan sola doğru bir işlek daha,
“tuşe”; sıra ayaklarda, evet, ayaklar, kaymalı, hayat kaygan… Diyelim ki
dans ediyor. Öyle olsun. Kes. Köşelerden figürün ağırlık noktasına doğru
uzanan çizgiler, gene siyah, biraz daha hoyrat ama coşkulu kıvrımlar, daha ince bir fırçayla. Şimdi tek
tük dokunuşlar, bir “son görev”... Sakinleşiyor. Müzik setini açıyor,
Latince bir şeyler, bir de müzik eşliğinde süzüyor tabloyu. Karar
veriyor.
Bitiriyor.
Sonra,
Kadıköy barlar sokağındaki bir cafe-bar’ın sahibiyle anlaşıyor. Buna benzer
dört tablosu daha var. Barın
sahibi tabloları bir ay süreyle sergileyeceğini, bar müşterilerinden
tablolarla ilgilenenlere de satış fiyatlarını aktarabileceğini söyledi. Bu
iş için de satış fiyatının üzerinden yüzde elli gibi bir komisyon alacağını
da vurgulamayı unutmadı. Ressam teklifi kabul ediyor; mesele parayla ilgili
değil, yaşamındaki diğer her şeyde olduğu gibi sadece “görmek” istiyor.
Tablolarının duvardaki duruşlarını, gelenin gidenin, içenin, konuşanın,
insanların tabloya bakışını görmek, bunu deneylemek istiyor. Para, barın
sahibiyle anlaşabilmek için gereken bir “dil” ya da “araç” sadece. Asıl
istediği, görmek… Tabloları ile bara gelen insanlar arasındaki bakışmayı
görmek istiyor. Bir tatmin olarak değil, bir deney olarak, bir şeyleri ölçüp
biçecek…
Koca
bir ay geçiyor. Ressam tabloları geri alarak bardan çıkıyor.
Hiçbiri
satılmadı. Ancak, bir ay boyunca asma katta oturup, bara gelen müşterilerin
tablolara yönelttiği kaçamak bakışları seyretti; insanların anlamlandırma
çabasını, kısa bir süreliğine anlam arayışlar içinde kaybolmuş surat
ifadelerini, sonra da vazgeçip, kabullenip, suratlarının o eski, sığ ve
bilindik ifadelere geri çekilişini izledi. Şimdi, atölyesine dönüp
çalışacak, bu sefer soyut resimlere bakan insanların olduğu bir bar
salonunun tablosunu yapacak. Yıllar sonra paha biçilemeyecek derecede önem
kazanan ve ülkenin en önemli müzesindeki en önemli yeri alan şu ünlü tabloyu
yapmak için atölyesine yavaş adımlarla geri dönüyor. Sinsice...
5 Aralık 2005