Metroloji [1]

 

 

 

Tuvalin sol üst köşesinden sayfanın ortalarına doğru, yumuşak  kıvrımlı ve incelikli  siyah bir çizgi uzuyor. Kes. Şimdi, sağ üst köşeye doğru, bu sefer aşağıdan yukarı, daha temkinli, ancak kıvrımları daha sert, uzuyor, köşeye ulaşmadan. Kes. Fırçayı değiştiriyor. Daha kalın uçlu bir fırça alıyor eline. Siyaha çok yakın bir bordo. Sayfanın ortasına doğru kararlı ve sert bir geri dönüş, sıkılgan, ortanın biraz daha aşağısında. Kes. Bekliyor. Vazgeçti. Kısa  ama yumuşak dönüşlerle sayfanın ortasını işliyor. Soldan sağa doğru bir figüre dönüştürmeye çalışıyor her şeyi, çizgilerle birleştiriyor, kıvrak ama akıllıca bir uzanış, diyelim ki bir sosyalleşme belirtisi. Şimdi ekliyor, sağdan sola doğru bir işlek daha, “tuşe”; sıra ayaklarda, evet, ayaklar, kaymalı, hayat kaygan… Diyelim ki dans ediyor. Öyle olsun. Kes. Köşelerden figürün ağırlık noktasına doğru uzanan çizgiler, gene siyah, biraz daha hoyrat ama coşkulu kıvrımlar,  daha ince bir fırçayla. Şimdi tek tük dokunuşlar, bir “son görev”... Sakinleşiyor. Müzik setini açıyor, Latince bir şeyler, bir de müzik eşliğinde süzüyor tabloyu. Karar veriyor.

 

Bitiriyor.

 

Sonra, Kadıköy barlar sokağındaki bir cafe-bar’ın sahibiyle anlaşıyor. Buna benzer dört tablosu daha var.  Barın sahibi tabloları bir ay süreyle sergileyeceğini, bar müşterilerinden tablolarla ilgilenenlere de satış fiyatlarını aktarabileceğini söyledi. Bu iş için de satış fiyatının üzerinden yüzde elli gibi bir komisyon alacağını da vurgulamayı unutmadı. Ressam teklifi kabul ediyor; mesele parayla ilgili değil, yaşamındaki diğer her şeyde olduğu gibi sadece “görmek” istiyor. Tablolarının duvardaki duruşlarını, gelenin gidenin, içenin, konuşanın, insanların tabloya bakışını görmek, bunu deneylemek istiyor. Para, barın sahibiyle anlaşabilmek için gereken bir “dil” ya da “araç” sadece. Asıl istediği, görmek… Tabloları ile bara gelen insanlar arasındaki bakışmayı görmek istiyor. Bir tatmin olarak değil, bir deney olarak, bir şeyleri ölçüp biçecek…

 

Koca bir ay geçiyor. Ressam tabloları geri alarak bardan çıkıyor.

 

Hiçbiri satılmadı. Ancak, bir ay boyunca asma katta oturup, bara gelen müşterilerin tablolara yönelttiği kaçamak bakışları seyretti; insanların anlamlandırma çabasını, kısa bir süreliğine anlam arayışlar içinde kaybolmuş surat ifadelerini, sonra da vazgeçip, kabullenip, suratlarının o eski, sığ ve bilindik ifadelere geri çekilişini  izledi. Şimdi, atölyesine dönüp çalışacak, bu sefer soyut resimlere bakan insanların olduğu bir bar salonunun tablosunu yapacak. Yıllar sonra paha biçilemeyecek derecede önem kazanan ve ülkenin en önemli müzesindeki en önemli yeri alan şu ünlü tabloyu yapmak için atölyesine yavaş adımlarla geri dönüyor. Sinsice...

 

 

5 Aralık 2005



[1]  Ölçümbilim


Ana Sayfa

İLETİŞİM İÇİN:
 
MSN: zaferyal@hotmail.com
ICQ uin :  35289670
zaferyal@kuzeyyildizi.com
                                                                                                 
   Tüm yazıların ve fotoğrafların yayın hakkı Zafer Yalçınpınar'a aittir. Yazılar ile görsel öğeler, T.C. Telif Yasaları tarafından korunmaktadır. Yazılı izin alınmadan kopyalanması veya kullanılması hukuki sorumluluk doğurur.
Bu sayfa en iyi 600 X 800 çözünürlüğünde görünür