Gerçeğin Yapısını Dilin Yapısı Belirler*
1.
Edilgen
insan
olmak içimizdeki ‘yok’luğun temel sebeplerinden biridir. Çünkü, edilgen
insan pasif konumda yer alır, eylemleri gerçekleştiremez: Edilgen insan
sevmez, sevemez ancak sevilir. Yaşamaz, yaşayamaz ancak yaşatılır. Kısacası
Edilgen insan yapmaz, yapamaz ve
böylece etkenden -ya da işte ettirgenden- gelen eylemlere maruz
kalır.
2.
Aslında ettirgen de “yapamamak” açısından
pasif konumdadır ve edilgen
insana benzer. Çünkü ettirgen
insan da yapamaz, ancak yaptırır. Bu durum ettirgen insanın aktif maskesi
giymiş pasif karakterinin olduğunu gösteriyor.
3.
‘Yok’luk söz konusu olduğunda durum şöyledir:
Etken insan; ‘yok’ eder
, ‘yok’ edendir.
Ettirgen insan; ‘yok’ ettirir, ‘yok’ ettirendir.
Edilgen insan; ‘yok’
edilir , ‘yok’ edilendir.
Ve unutulmamalıdır ki
ettirgenin “yok” etme aracı etken insandır.
4.
Birey edilgen ise kendi kendine ‘yok’
olamaz. Eğer edilgen insan
‘yok’luk duygusunun içindeyse, başkaları tarafından ‘yok’ edilmiş
demektir.
5.
Bu mekanizma canımı
sıkıyor. Benim düşlerim, ettirgen insanların “yok” edilmesi, etken insanların
“yok” ettirilmesi, edilgen
insanların ise varolması üzerine kuruludur. Etken ile ettirgen kendi aralarında
birbirlerini ‘yok’ etmek için savaşırken, edilgen olay yerinden toz olup ‘yok’ edilmekten kurtularak kendini
‘var’ etmelidir.
6.
İşte ben buna gerçek
bir değişim örneği derim: Edilgen
insanın değişerek etken olması!
----------------------
* ludwig
wittgenstein
Zafer
Yalçınpınar