
Sıkı Sahaf: Tayfun Kurt
Çınardibi Sahaf’ın
sahibi Tayfun Kurt’un, Kadıköy’deki gelmiş geçmiş en renkli, ilginç ve ezber
bozan mizaçlardan biri olduğunu ifade etmekten hiçbir zaman çekinmeyeceğim.
Tayfun Abi’yi aşağıda yer alan görüntülerin ve olayların yanı sıra özel bir
saygıyla birlikte hatırlayacağım:
Fotoğraf
Zihnime mıhlanan, Tayfun Kurt’a ilişkin ilk fotoğraf
şöyledir:
Çınardibi Sahaf’ın
girişinin tam karşısında, dükkânın derinliklerine doğru sol köşede yer alan
masasında oturuyor. Başında bir “Galatasaray” şapkası ve elinde büyükçe bir
tesbih var. Etrafı kitaplarla çevrilmiş... Masasının bir köşesinde her zaman
açık olan küçük bir televizyon... Sakalları uzun, gözlerinde şaşkınlık ile
kızgınlık arası bir bakış... Oturduğu koltuğun arkasındaki rafta Osmanlıca
harflerle yazılmış oldukça büyük ve eski bir Galatasaray amblemi duruyor.
***
“Hiç mi yok?”
Tayfun Kurt’un “ters ve kızgın” bir adam olduğu kanısı Kadıköy’de
yaygın olan bir söylemdir. Herkes onun sahaf dükkânına girerken önce bir
yutkunur, içeri girer ve aradığı kitabın ismini -çekinerek- fısıldar... Kısa
bir süre sonra Tayfun Abi masasının ardından şöyle cevap verir:
“O kitap yok!”
Baştan beri gergin olan müşteri, bu cevaba karşın,
“Hiç mi yok?” diye sorar.
Tayfun Abi hafifçe gülümseyerek “Yokluğun derecesi, nitelemesi
olmaz!” der.
Müşteri kızar ve “Ama bu kitap şu an büyük kitapçılarda var!” diye
çıkışır.
Bunun üzerine Tayfun Abi ayağa kalkar ve “Git o büyük kitapçılardan
al o zaman... Burası süpermarket değil. Hadi canım kardeşim, git buradan,
yolun açık olsun...” der.
Tayfun Kurt’un
kızgınlığının kaynağını -sanıyorum- anlamışsınızdır.
***
“Her Şeyin Bir İlki Vardır...”
Birgün Çınardibi Sahaf’a Enis Batur ile Güven Turan gelir. Dükkândan
içeri girer girmez, bazı kitapları karıştırmaya, raflarından çıkarıp
incelemeye başlarlar. Tayfun Kurt duvarda asılı duran ve üzerinde “Kitapları
ellemeyiniz, yerlerinden çıkarmayınız” yazan tabelayı gösterir. Enis Batur
sinirlenir, “Ben dünyanın
hiçbir yerinde böyle bir uygulama görmedim!” der.
Tayfun Abi cevaplar:
“Her şeyin bir ilki
vardır...”
Bu olayın ardından Enis Batur, Cumhuriyet Gazetesi’ndeki
köşesinde “Kitapları seven ama müşterileri sevmeyen Çınardibi Sahaf...” diye
yazınca Tayfun Kurt, Kadıköy’ün en işlek yerlerinden birinde bulunan
dükkânının kapısına Enis Batur’un bir fotoğrafını asar ve altına da “Enis Batur ve
Sevenleri giremez!” diye yazar. Sanıyorum o fotoğraf ve
yazı, üç ay kadar Çınardibi Sahaf’ın kapısında asılı kalmıştır.
“Korkak Düşler”
“Korkak Düşler” adlı
kitabım altı sene boyunca Çınardibi Sahaf’ın giriş kapısında asılı
durmuştur. Bir seferinde Tayfun Abi, “Neden yazıyorsun?” diye sormuştu. Ben
de “Henüz bilmiyorum...” demiştim. Bunun üzerine Tayfun Abi bana kızgın
kızgın baktı ve “Zaten ben bu yeni edebiyatçıların neden yaşadığını
anlamıyorum bir türlü...” dedi.
***
“Gelinim Olur Musun...”
Tayfun Abi dükkânındaki masasında oturuyor, önündeki küçük
televizyondan dikkatli dikkatli “Gelinim olur musun...” adlı popüler yarışmayı izliyor.
Şaşırıyorum ve “Neden bunu izliyorsun?” diye soruyorum. “Dünyada bu
yarışmadan daha iyi bir uygulamalı salaklık dersi olmadığı için bu programı
izliyorum.” diye cevaplıyor beni... Gülüyoruz.
***
“Üç kâğıt”
Birgün birilerine kızmışım, kendimi Tayfun Abi’nin dükkânına atmışım;
Tayfun Abi’ye başıma gelen olayı hararetli bir şekilde anlatıyorum ve
sözlerimi “Üçkâğıtçı bu
herifler...” diye bitiriyorum. Tayfun Abi biraz düşündükten sonra “Sen
üçkâğıt atmayı biliyor musun?” diye soruyor. “Hayır.” diyorum. Çekmeceden
bir deste oyun kâğıdı çıkarıyor ve üç tane kâğıtla uygulanan “Bul karayı, al
parayı” numarasını gösteriyor. Sonra birkaç kâğıt numarası daha gösteriyor
bana... Şaşırıyorum. “Bunları nereden öğrendin Tayfun Abi?” diye soruyorum.
“Biz, üçkâğıda gelmemek için bu numaraları bilmek zorundaydık.” diye
cevaplıyor beni...
Zafer Yalçınpınar – 27 Eylül 2008