Kış Adasına
Yolculuk daha güzel ve anlamlı olur. Çünkü kış aylarında İstanbul’dan
adaya ulaşmak daha zordur.
Önce, İstanbul’dan Tekirdağ’a otobüsle geçeceksin. Sonra da
-hava şartları izin verirse- feribota binip adaya...
Adadaki evimize götürmek üzere iki büyük top bahçe teli, üç
metre uzunluğunda ve yirmi santim kalınlığında çatı malzemesi ve iki koli
muhtelif nalburiyeyle Tekirdağ’a giden otobüsün önündeyiz. Genç muavin
yükümüzü görünce şaşırıyor:
-Bu ne abi?
Babam cevaplıyor:
-Tamirat malzemesi.
-Bagaj parası alırım bunlar için!
-Al... Eğer almazsan hatrım kalır!
-10 lira.
-10 lira kadar konuş...
Parayı uzatıyor babam, muavin de alıp cebine koyuyor; yüzünde
memnuniyet oluşuyor muavinin...
Otobüs tıka basa pop dolu. Gerçekte, dolu mu belli değil.
Babam da şaşırıyor, “Ne olacak bu kadar insan?” diyor. Savaştan, bir savaşta
insanların heba olmasından korkuyor. Haklı. Ben biliyorum; herkes adına,
herkesin iyiliği için korkuyor babam.
Neyse...
Tekirdağ otobüsü çingene vapuru gibi. Sürekli duraklıyor,
sürekli inen binen var. Yol uzadıkça uzuyor. Yolcuların ineceği yerleri
unutan içkisiz sarhoş muavinin umarsızlığıyla birlikte Tekirdağ’a kadar
geliyoruz. Büyük bir iskelede, üç büyük yük gemisi ve bir feribot... Babam
diyor ki;
-Adada nevale yoktur. Feribota binmeden önce nevale alalım
buradan.
Rakı ganidir, köfte sebildir ve ekmek de çıtırdır
Tekirdağı’nda.
Önce ekmek almaya gidiyoruz. Her yerde olduğu gibi bir
“Karadeniz Fırını” buluyoruz Tekirdağ’da da.
Fırının hemen
önünde yolumuzu genç bir gariban kesiyor:
-Abi, bana ekmek alın... Peynir de alın, katık edeyim!
Hava soğuk, üşümüş, gözleri öfkeden ve açlıktan
çakırlaşmış.
Babam, alıyor garibanın istediklerini.
Sonra da “Ulan!” diyor, “Kim aç bırakıyor bu çocukları?” Öfkeleniyor. Gözlerinden, bir de
dişini sıkmasından anlıyorum öfkelendiğini babamın.
Yalnızlığın kimliği gibi bir yurt... Ben böyle
düşünüyorum.
Nevaleyi tamamlayıp feribota biniyoruz. Yavaş yavaş siyahın
içine açılıyoruz.
Siyah denen renksizliği merak ediyorsanız, kışın -kapalı fakat
rüzgârsız bir havada- denize açılın. Gecenin siyahlığını ve sizi “hiç” kılan
kapsayıcı yoğunluğunu, ancak denizin ortasında, yolcusu az, tayfaları
kızgın, kaptanı bıkkın bir gemide anlarsınız.
Kış Adasına
Yolculuk öğretir geldiğiniz ve gittiğiniz yeri.
Size.
Zafer
Yalçınpınar
Ocak 2011 - Marmara Denizi