A d a Ç a r p ı n t ı s ı
Küt, küt. Küt, küt. Küt, küt,
küt…
Yolun başındaydık, bir incir ağacıyla el
sıkışmıştık. Ağaçlar yürüyemez ama yürüdüğün yolda sana eşlik ederler.
Öylece yürüdüm. Nereye kadar? Tepeye, yukarıya kadar. Orada yalnız kaldım. Demek ki
yolun sonundaydım. Tepeden daha yukarıya çıkılmaz. Yapacak tek bir şey var:
aşağıya inmek.
İşte deniz! Yatak gibi karşımda duruyor ve
önümden bir iskele uzanıyor. Yoksa bir köprü mü? Uçurum olabilir
mi?
Madeni paralar yağıyor gökten. Sağanak kurşun
yağmurunun altındayız. İnsanlar ellerini açmış, para toplamaya çalışıyorlar.
Şemsiyenin altına kaç ve sakın martılarını yanına almayı unutma.
Gel, sarıl belimden. Denizin iskeleye yaptığı
gibi. Sev beni, bir denizin kumsala dokunuşu gibi. Dinle; kırlangıçlar
havalandı. Kanat seslerini duy.
Uçabilirsin artık. Bak; gökyüzü de yere indi.
Karşımızda deniz var, yüzmeliyiz. Bana dalgalardan çeyiz yap. Ölürsem denize
gömün beni. Başımda bir sandal sallansın.
Rüzgar çıktı yine. Ellerimi kaldırdım, teslim
oldum ve kağıtlarım havaya uçuştu. Kalemime davranamadan bayılmışım.
Bak; adanın sokaklarına kale kurmuş çocuklar.
En iyi futbolcu kim? Önümde iki dağ var, işte tanrının kalesi!
Geceleri deniz mürekkep gibi olur. Ama
umutsuzluk yok artık. İnanmıyorsan “akşam sefaları”na sor
beni.
Ve sonunda sıkıldı. Kırmızıyı, maviyi, evreni,
hepsini cebine topladı. Zaman ve oyun bitti. Tanrı misketlerini
kaldırmıştı.
Küt, küt. Küt, küt.
Küt,küt,küt…
Ağustos 2003 –Marmara
Adası