|
Başlarken, “İkinci Yeni”
şiirinin günümüzdeki işlerliğini ve imgesel akışkanlığını araştırdığımız bu
ankete katılanlara müteşekkir olduğumu ifade etmek istiyorum. İkinci Yeni’nin
imgeselliğinin uzam içerisindeki salınımı ile hem okuyucu, hem de yazar-şair
nesilleri boyunca süren içselleştirilme veya dışlanma biçimleri benim için her
zaman bir merak, ardından da araştırma gayreti olmuştur, olacaktır. Farklı
kuşaklardan farklı katmanların İkinci Yeni’nin imgesel devinimine olan inancı,
İkinci Yeni şairlerinin işaret ettiği “evren tasavvuru”na her geçen gün daha
hızlı bir şekilde yakınsadığımızı doğrulamaktadır.
***
Türk
şiirinde İkinci Yeni, imgelemin özgürleşmesine odaklanan tek şiir akımıdır.
Dilin yapıtaşının sözcükler olmadığı “hakikati”, İkinci Yeni akımının
şiirselliğiyle birlikte edebiyatımıza mıhlanmıştır. İmgelemin özgürleşmesi
yönündeki bir tasavvur, sözcüklerin belirli bir ‘t’ anındaki sözlük anlamının
ön-kabulüyle ya da sözlü kültürün “zihinsellik taşımayan” dolaşımına odaklanarak
gerçekleşemeyecektir. İkinci Yeni şairlerinin (hepsinin) bu durumu fark ettiği
aşikârdır. İkinci Yeni’ye göre dilin yapıtaşı “imge”dir. İkinci Yeni şairleri, “anlam”ın ve duygu
durumların dil içerisindeki özgürlüğünü imgesel bir mesele olarak ele
almışlardır. Özgür imgelem dediğimiz şey, anlatı derlemlerini ancak ve ancak
şiirsel uzamda oluşturur. Şiir dili, özgürlüğün belirleyicisi ve ateşleme
mekanizmasıdır. İkinci Yeni şairleri şunu söyler gibidir: Özgür olmayan bir
dille özgür olan bir imgelemi işaret edemezsiniz. “Anlam”ın İkinci Yeni
şiirlerinde yer alan biçemi, denizin karanlığındaki bir çakarın yanıp sönen
ışığına benzer. Bu aksak yapısı
sezgisel ve devasa bir özgürlük alanı (alan derinliği) içerisinde kendisini
kurgulamasından, yoğurmasından kaynaklanmaktadır. İkinci Yeni’nin imgesel
imkânları “şiirin her yerde olduğu, olabileceği” öncülü üzerine kuruludur.
İkinci Yeni’nin poetikası, her taşın altına bakmaktadır. Aksak anlam, sezgisel
alan derinliği ve imgenin özgürlüğünü gözetmek gibi nedenlerle İkinci Yeni
şairleri, dizelerinin çoğunu şiirsel diyebileceğimiz -uçsuz bucaksız, sınırsız-
“imgesel önermeler” dizgesi şeklinde anlamdan bağımsız, çağrışımlarla parçalı
bir şekilde yazmışlardır. Temelde, “güvercin curnatası” da “anlaşılmayacak olan
kanatsızlık” da “ağır olan ve uçamayan bay düzyazı” da “perçemli sokak” da “taş
uçak” da bu önermelerin imgesel özgürlüğünü işaret eder. (Bu noktada şiir ve
felsefe ilişkisi açısından, Wittgenstein’a ait şu iki söylem önem kazanıyor:
1-Gerçeğin yapısını dilin yapısı belirler. 2-Felsefe, şiir diliyle
kurulmalıydı.)
Türk
şiirinin Sanayi-i Lafziye’den kurtulup özgür imgelem yoluna yönelmesinde, İkinci
Yeni’nin sezgisel alan derinliğinin, imgeyi dilin yapıtaşı olarak görmesinin ve
“evren tasavvuru”nu biçimlendiren şiirsel önermelerin tek bir “kırılma
noktası”nda birleşmesi, devasa bir önem taşımaktadır. Yazının başından bu yana
ifade etmeye çalıştıklarımla koşutlayarak şunu söyleyebilirim:— Eğer biri çıkıp,
Türk şiirinde, İkinci Yeni akımını ve imgeselliğini yok sayıyorsa, o kişinin
imgeleminin özgür olmadığı ya da imgelemin özgürlüğüne karşı olduğu aşikârdır.
Bu durum (biçim, söylem açısından değil de muhteva ve töz açısından
bakıldığında) o kişinin, günümüzde, şiir yazamayacağını ve hatta yazılan “yeni”
şiirleri de okuyamayacağını gösterir.
***
İkinci
Yeni poetikasının günümüzdeki işlerliği, günümüz şairleriyle İkinci Yeni
şairlerinin etkileşimi gibi karmaşık bir konuyu biraz olsun aydınlatabilmek için
sorduğumuz sorulara, her kesimden ilginç cevaplar geldi. Gelen cevapları ve
ankete katılanların konuya yaklaşım biçimlerini niteliksel olarak incelemeye,
tüm söylemlerin özüne nüfuz etmeye, onları kavramaya çalıştım önce... Ancak
özellikle de “poetika” söz konusu olduğunda -tüm gayretlerime rağmen- nitel ve
nicel yaklaşımların çoğu geçersiz bir biçim alıyor. Bunun nedeni cevapların
bulanık olması ya da soru tasarımlarının eğri/tutarsız olması değil. Bu analitik
zorluğun kök nedeni; İkinci Yeni şairlerinin kullandığı imgesel imkânların ve
anlatı yerlemlerini kurdukları sezgisel alan derinliğinin ancak (sadece)
kendisine benzeyen bir sezgisellik ya da imgesellik aracılığıyla “dile
getirilebilir” olmasıdır. Bu durum -İkinci Yeni’yi yok sayanları da kapsayacak
kadar ilginç bir biçimde- İkinci Yeni’nin “yaşadığının”, “yaşayan dili
etkilediğinin” ve “geleceğe uzandığının” en basit kanıtıdır. (Örneğin Ece
Ayhan’ı ve Turgut Uyar’ı eleştirmeye ya da incelemeye çalışanların bir anda bu
iki şairin imgesel diliyle konuşmaya, yazmaya başladığını, o dilin sezgisel alan
derinliğinde kaybolduklarını görürüz çoğunlukla.) Zaten, modern şiirde de
böylesi bir kısıt vardır: Bir müzisyenin bestesini -kolaylıkla olmasa da-
eleştirel yazı dili aracılığıyla ele alabilirsiniz, bir ressamın tablosu, bir
sinema filmi de yazı dili aracılığıyla düşünülebilir, eleştirilebilir ancak bir
şiir akımı “yazı dilinin eleştirel retoriği”yle incelenemez. Hele hele
“imgelemin özgürlüğü” yönünde biçimlenen devasa bir “evren tasavvuru” olarak
İkinci Yeni’yi, “mantıksal düzyazı dilinin coşkusuz sınırları”nda incelemek ya
da niceliksel bir “sayı/oran/sıklık” durağanlığında tartmak mümkün değildir.
İkinci Yeni’yi “unsurlarına ayırmak” gibi bir endüstriyel yapısalcılığın da
bugüne kadar bize tutarlı sonuçlar vermediği -yani tutmadığı- aşikârdır.
Sonuçta, İkinci Yeni
şiirini “bir sokağın çıkmazlığı” düzleminde -böylesi bir aptallıkla-
incelememek, aksine, İkinci Yeni’yi bir özgürlük düzleminin alan derinliği
olarak görmek bana kıvanç veriyor. Her zaman şunu söylerim:— İkinci Yeni,
işimize bakmak değildir; ‘göğe bakmak’tır. Bu yüzden anket cevaplarına ilişkin
izlenimlerimi okuyucuya -kolaylıkla tüketeceği- ‘çıkarımlar’ olarak sunmamaya
karar verdim. Çünkü anket sorularına verilen cevapların bütününü okuyan başka
birisi farklı çıkarımlara ulaşabilir, farklı şeyler sezebilir. Tıpkı İkinci Yeni
şiirinde, şairlerinde olduğu gibi… Üzerinde karar kıldığım ve anket sonuçlarıyla
birlikte dile getirmek istediğim tek bir “görgü” var:—
“İkinci Yeni şiir akımı
imgelemin özgürleşmesi yolunda geleceğe uzanmaktadır. İkinci Yeni’nin imlediği
‘evren tasavvuru’nu, geleceği
biçimlendirme gücüyle birlikte düşündüğünüzde, onun diğer her şeyden daha canlı
olduğunu görürsünüz.”
Zafer Yalçınpınar
(Zy)
13
Şubat 2011, Pazar Sabahı