Hafızanın
ve ruhun değişkenliğine karşı “yazmak” eyleminin kalıcılığını
kullanabiliriz. İnsanlık, tarih serüvenine “yazarak” başlamıştır.
Gerçeklikleri, görüngüleri törpülemek, olayları, karakterleri yeniden
kurgulamak, değerlendirmek ya da gerçekliklere kendi estetik beğenilerimizi
katmak “yazarak” mümkündür. Dili kurcalamak, düşünceleri derleyip toplamak,
dizgenin ve nedenselliğin sınırlarını ölçmek, zorlamak, öfkeyi, duygudurum
değişikliklerini ve içimizdeki her türlü duygusal zehri dışarı atmak
amacıyla da “yazmak” eylemini kullanabiliriz. Kendimizin, insanlığın ve
tarihin gizlerini yazarak neşterleyebilir, neyi kesip atacaksak, neye
odaklanacaksak, neyi ispat edeceksek, hangi nedenle kimin suratını
tokatlayacaksak bu işi bir kalem ve bir kâğıtla yapabiliriz.
Fakat,
“yazmak” denen şey böylesine kullanışlı ve işe yarar bir eylem ise bu
şehirde tekel bayiinden daha çok kırtasiye dükkânı olması gerekmez miydi?
Kim ne derse desin, ilgimizi asıl çeken şey şu beyaz kâğıdın boşluğudur,
ürkütücülüğüdür. Boş bir kâğıdı doldurmak, anlam ve hafıza oyunlarıyla onu
karalamak hırsımız... Asıl
bağımlılık budur.
Zafer Yalçınpınar