

iki
kişilik ada çarpıntısı
Bir adam bir ağa sarınıyor bir
kadının. Bir bulut caz yürüyüşü yapıyor. Bir taşı yırtıyor bir adamın öfkesi.
Bir ağaç sağa yatıyor, meyveleri toplanmamış. Bir yük gemisi denizi taşımaya
kalkıyor cahil cesaretiyle.
Kambur bir kadın gökyüzünü hatırlamaya
çalışıyor.
1.
bir dağın sırtını sıvazlıyor
rüzgar
güneş işliyor kayıtsız bir terzi
gibi usta
bir adam bir kadını yanlış
anlıyor, doğru
adam kadını doğru anladığını
biliyor, yanlış
bir soru işareti yerini ünleme
bırakıyor
“geceler” diye bağırıyor kadın
aşağıdan yukarı siyah bir yelken
kadın ile adamın arasındaki ay
büyük meramet ustası
deniz, bir arabalı vapura kızıyor,
“beni aldattın!”
bir kadın “anlamıyorum” diye
sayıklıyor yatağında yan!
ismim söyleniyor bu ben miyim diye
düşünüyorum
bir çakarın yanında evet bu benim
ne hastalık !
iskelenin ucunda oturuyordu
tanıdık bir yalnızlık
2.
“zamana karşıyım bunu bilesin”
dedi taş ki sonsuzdur
nerden baksak delirmiştir
taş
deniz şahittir
buna
belli ki olaylar olmak için sıraya
girmiş,
“esas duruş” diyelim buna
veya
nedensellik
3.
ve batmakta olan bir teknenin
suyunu alıyor bir sabırcı
ben sandalsız küreksiz bir adamdım
yürürüm gece denizlerini
sabahları büyük bir cümle devrilir
karşımda
“özü
senliyorum”
ya da bir rakı dönüp durur
buzsuz aklımda
belli ki bir fırdöndü
birleştiriyordu bizi öyle sağlam bilelim
ve bortaçina şişesini bitirip
şöyle dedim:
“aşk bir
korkuluktur”
“kıyı lehçesiyle seni seviyor”
dedi o deniz feneri büyük düşünür
karşı adadan cevapladı bir yaya
kadın:
“aşk bir kundakçıdır”
4.
ve sonunda
“korkulardan korku beğen!” diyor
bir yalnızlık eşek yükü
ama dağdaki sular gibi uyanıktım
hep seni gördüm
ve “kendini öp”
dedim
benim için
ben
im
iç
in.
diyelim
ki
batmakta olan bir teknenin suyunu
alıyor bir sabırcı
Zafer
Yalçınpınar- 5 Ağustos 2005- Marmara Adası