YILANKAVİ
(Ayhan Çağlar için…)
herkes ortada sarhoş
belli
yalana gerek yok bu pazar
sabahı
sakallarından hepsi
biliniyor
yollar yürüyor ışıklar
yılankavi, peş!
sağ ceplerinde üçkağıt
taşırlar
beş parasız atacakları
birbirlerine
şu didik kent yani dize
dizilmiş
yazık ki yazık bize çay
söyleyen onlara giden
beş yüzlü dört adlı ve üç
delikli
bu yumuşak koltuklarda
heyecanlı gelir birinden
biri
ve toprak sahibinden
müteahhide doğru on altı katlı
peşine takılmış üj bej
tencere ve tava
ki
sürekli ötüp dururlar
oysa ki basit bir hesap
hatasıydı
bilmiyorlar
1890’dan buraya ajandalarına
kin kusanlar
pijamalı uykulu iş hayatı ki
köpek işi
kısacası
yüz gözlü bir yalnızlık yani
o kadar büyük ve tek
evet
ilk
hitabımdır ona bu;
Ey Ece!
davullu, sancaklı
peşinde bin bir geceden ıslak çıkmış
sarhoş bir tarihle yılankavi
Ey kimse!
dükkanlara uçana kaçana
doksan dakika tam saha
elimin tersiyle soruyorum ki
tokadım kartvizittir;
“Ece’nin gözlüğü
kimdedir?”
***
ÇIKMA: " Ece Ayhan” için bir davul cümlesi
Hi-Hat, Trampet ya da
“Gece”:
mürekkep gece denizine
bakarak
kolaçan ediyor geceyi dümdüz
bakışsız bir kedidir kara
gece
ve ece
havada karada denizde…
-sus-
iki gece yüz yüze
Cowbell ya da “Ecel”:
ecel ecel ecel
-sus-
yüksek ecel kaldırımdan ecel zarlarını ecel
atar ecel adımını
ecel adını ecel sarkıtıp ecel Karaköy’de ecel
tutar ecel zarları
-sus-
düşeş gelir ecel
Alto
Tom;
ya da atak
“geçiyor bir hükümet
kuşu kanatları yoluk”
Ziller ya da “Biz”:
“korkuturuz
bizzzzz bir şairi şiir yazsın için
ölümle
korkuturuz”
Tom tom:
“dom!”
27 Ocak 2007 – Erenköyü
Zafer Yalçınpınar