simsiyah bir pamuk tarlası gibi bu sabah kentin sisi açılmayan kilitler kepenkler akmayan köprüler geçitler sayılmayan paralar giyilmeyen gömlekler geminin çapası havadaki demir kokusu sahildeki çakıl asfalttaki mıcır her şey donuk ve siyah bu sabah göremesem de sesi geliyordu güneşin hemen gökyüzünü de buldum herkessiz ve biricik gökyüzünü sonra “gece oldu” dediler ellerimde titremeler bulanık bir çift göz ayaklarımın altında garip bir yerler kafamda hantallaşan aynı sorun: “her şeyi anladım ama körlüğün ne olduğunu anlayamadım bütün hayatım boyunca.” Ey ay! seni de buldum sesin geliyordu sen bir kadın sesi gibiydin eskiden beni sakinleştirirdin birden: “hayır, bitmeyecek! göremesem de bir lav gibi aklımda dönüyor bu gökyüzü gözlerimden dışarı çıkacak neredeyse!” -büyük susku- -uzun zaman- “çıkarsa çıksın!” Zafer
Yalçınpınar 3 Ocak
2011 |