|
Hüsamettin Bozok
yönetimindeki Yeditepe Dergisi'nin Şubat 1960'da gerçekleştirdiği "Büyük
Anket"ten[1] feyz alarak Şubat
2011'de, İkinci Yeni Şiir Akımı'nın günümüzdeki etkisini deneyimlemeye yönelik
bir soruşturma düzenlemiştim. "50 Yılın
Ardında; İkinci Yeni” adını verdiğim bu çalışmanın sonuçlarını ve
çıkarımlarını 12 Şubat 2011'de E V V E L kapsamında paylaşmıştım.[2]
Şubat 2011’deki
anketin icra edilişi ve bu ankete gelen cevaplar, İkinci Yeni şiir akımının Türk
Şiiri’ne sağladığı özgürlük alanını ya da alan derinliğini irdelemek yolunda çok
önemli bir fırsattı. Bu anket, zaten yıllardır sezdiğim ve imgesel açıdan Türk
Şiir Tarihi’ndeki tüm deneyimleri üssel bir biçimde “aşarak kapsayan” önemli ve
iddialı bir alacakaranlığı düşünmeye çağırıyordu beni. Zihnimde dönüp dolaşan şu
tümceyi ve işaret ettiği olguyu kavramaya çalıştım; “İkinci Yeni’nin sunduğu sezgisel alan
derinliği, herhangi bir “t” anında ya da herhangi bir “kısıt fonksiyonu” altında
türevlendirilemiyor.” Sonuçta,
İkinci Yeni şiirinde bir “en uygun/optimum” tanımlaması bulunmuyordu;—misal, şu
tümce İkinci Yeni’yi kavramakta daha da etkili olabilir: “İkinci Yeni’nin imgelemi, sıfır sayısının
çarpanlarına ayrılamayışındadır.”
İkinci Yeni
şairlerinin şiirlerinde işaret ettikleri “evren tasavvuru”nun birimi “sözcükler”
değildi. Onu herhangi bir “t” anıyla “bağlı” bulunulan “sözlükler” de
oluşturmamıştı. Çünkü İkinci Yeni, şiirinin özünü ve birimini “imge” olarak
“imgesel” bir düzlemde tasarladı. 2011 Anketi,
İkinci Yeni’nin günümüzdeki işlerliğini bana kanıtladığı gibi, daha da
önemlisi, farklı okur-yazar-şair nesilleri boyunca İkinci Yeni’nin açtığı
imgesel fazların sürekli genişlemekte olduğunu da işaret eder nitelikteydi.
Hiçbir zaman tersinin gerçekleşebileceğini düşünmedim. Çünkü İkinci Yeni etkisi,
sezgisel varoluşunu tehdit edemeyecek biçimde bir “suskunluğu”, “boşluğu”,
“sivilliği”, “sıkılığı”, “anlam arayışını” ya da herkesin İkinci Yeni’yi
suçlarken kullandığı gibi bir “anlamsızlığın anlamı”nı seçiyordu. (Hâlbuki
insan, anlamsız olanı yazamaz veya düşünemez.) Eğer Türk Şiiri’nde bugünkü
kuşakları etkileyen bir imgesel özgürlükten bahsedeceksek ve özellikle de işbu
imgeselliğin devasa boyutta bir alan derinliğine dönüştüğünü hissediyorsak,
bunda İkinci Yeni akımının üssel -hatta “sayılamaz sonsuz”- önemdeki varoluşunu
da kabul etmeliyiz. Mevcut farkındalığı en basitinden, “Artık, Türk Şiiri’nde akımlar dönemi
bitti!” söylemiyle -ve işbu söyleme bıyık altından gülerek-
gerekçelendirebiliriz. Çünkü birkaç bin yıl önce icat edilen ifadesiyle
“Poetika”, bugün, “İmgelemin Özgürleşmesi” yolunda kendini
yenilemektedir.
“İmgelemin
Özgürleşmesi” ifadesini ilk kez 2011 anketinin çıkarımlarıyla beraber sunduğum
“İkinci Yeni ve İmgelemin Özgürleşmesi”[3] başlıklı yazımda
kullanmıştım. İkinci Yeni’nin Türk Şiiri’nde oluşturduğu alan derinliğinin
geleceğe uzanışı, bir “imgelemin” tıpkı “sonsuzluk” kavramındakine benzer bir
genişleme kuramıyla birlikte devinmesidir. Yani, “imgelem” -tıpkı ‘sonsuzluk’
kavramında olduğu gibi- her zaman bir “imgebirim” daha genişleyebilir. Kuramsal
olarak, herhangi bir “uç” imgebirimin poetikadan “dışlanamayışı” verili evren
tasavvurunu genişleteceği gibi şiirsel algı ortalamasını da yükseltecektir. Bu
düzlemdeki tüm “uzgörü”lerin, “imgelemin özgürleşmesi” ifadesinin tüm
salınımlarıyla birlikte diğer her şeyden hızla soyutlanarak “yenilenen” bir
“poetika” oluşturduğu aşikârdır.
Poetika 2012
Anketi’yle “imgelemin özgürleşmesi” ifadesinin bilişsel sınırlarını ve
poetikadaki imgesel dağılımını, verili imgelemin taşıdığı şiirsel yükü ve bu
yükün geleceğe uzanışının önündeki engelleri araştırmaya, bir “uzgörü” sağlamaya
gayret ettim. Bu kapsamda, anketi yanıtlayan herkese çok teşekkür ederim.
Gelecek yıllarda “İmgelemin Özgürleşmesi” ifadesinin kavramlaştığını
göreceğiz... Ve poetikanın terk ettiği uzlaşılar ile giriştiği “çekişmeler”e
odaklanacağız.
Sonuçta,
“Poetika” ile ilgilenen herkesi -geleceğe ilişkin bir ipucu olsun diye- şu
sorunun önemini düşünmeye davet ediyorum:
“Okumakta olduğunuz bu tümceye kadar
neden bir kez bile ‘dil’ sözcüğü kullanılmamıştır?”
Zafer Yalçınpınar
(Zy)
19
Şubat 2012, Pazar Sabahı